Haldun Temel Ersan, 13 yaşıma girdiğinin ikinci günü 30 Nisan ve 1 Mayıs 1959 tarihinde meydana gelen olayları 59. yıldönümünde kendi gözünden anlattı. Ersan sözlerine şu şekilde başladı “Uşak 29 Ağustos 1920’ de Yunan ordusu tarafından işgal edildi.1 Eylül 1922’de işgalden kurtuldu. 2 Eylül 1922 Cumartesi günü ikindi vakti Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ve Garp Cephesi Komutanı İsmet İnönü, Genel Kurmay Başkanı Fevzi Çakmak 2 açık otomobille şehrimize geldiler. 2-3 Eylül tarihlerinde Uşak’ın Bozkurt Mahallesi Hisarkapı Uluyolu’nda bulunan Kaftancılar konağı Başkomutanlık karargahı haline getirilerek burada Mustafa Kemal Paşa kaldı. Bu evin tam karşısında bulunan Zeki Bacak’a ait olan ev ise Batı Cephesi Komutanlığı karargahı haline getirilerek burada İsmet Paşa ve Fevzi Çakmak kaldılar. Uşak’ın Göğem Köyünde esir alınan Yunan ordusu komutanlığına vekalet eden General Trikopis ve General Digenis 3 Eylül günü önce İsmet Paşanın yanına götürüldüler sonra İsmet Paşa esir komutanları karşı evde bulunan Mustafa Kemal Paşa’nın huzuruna götürdü. Yunan ordusunun kaçtıkları yerleri yakıp yıkarak ve önlerine çıkan herkesi çoluk çocuk, ihtiyar demeden acımasızca öldürmelerine rağmen Mustafa Kemal Paşa Yunan Komutanlara son derece iyi davranmış ve istekleri olup olmadıklarını sorarak durumlarının ailelerine iletilmesini sağlamıştır.

İsmet İnönü, 1959 yılında DP iktidarına karşı Bahar taarruzu denilen Ege seyahatine 37 yıl önce savaş sırasında bulunduğu Uşak’tan başlamıştır. Programa göre 29 Nisan günü Ankara’dan hareket edilerek 30 Nisan’da Uşak’a gelinecek öğleden önce Chp Gençlik Kolları kongresi yapılacak, burada İnönü bir konuşma yapacak, öğleden sonra İnönü’nün esir Trikopisi teslim aldığı evle Atatürk’ün kaldığı ev ziyaret edilecek,1 Mayıs 1959 sabahı saat 8:30 da da trenle İzmir’e hareket edilecekti”. Haldun Temel Ersan, “Ben o sıralar 13 yaşına yeni girmiştim” diyerek sözlerine devam etti. “Atatürk’ün savaş sırasında kaldığı Kaftancılar evini 1947 yılında dedem satın almış ve tarihi ev Bacakoğlu ailesinin evi olmuştu. İnönü evimizi ve tam karşımızda olan şimdi Zeki Bacak ve kardeşi Şefika Pazaroğlu’nun sahibi olduğu ve savaşta kendi kaldığı evi ziyaret edecekti. Bu olay ailemizde büyük bir heyecan yaratmıştı. Karşımızdaki evdeki akrabalarımızdan Zeki Bacak (soyadı kanunu ile Sürek soyadını almıştır) Salihli’de çiftlik sahibiydi ve Uşak'ta değildi.

Uşaktaki evin reisi konumunda Şefika Pazaroğlu’nun büyük oğlu Ali Ay Pazaroğlu bulunuyordu. Ailenin Uşak-Gediz arasında 34.km de Eniştü çiftliği adında büyük bir çiftliği vardı. İnönü'nün evi ziyaret edeceği belli olunca İnönü'nün tarihi şahsiyetinden dolayı kendisini misafir etmekten büyük şeref duyacaklarını bildirmişlerdi. O da İnönü’nün evlerini ziyareti sırasında çiftliğine gitmiş, İnönü'yü annesi Şefika hanım ve eşi Rüksan Pazaroğlu karşılamıştı. Zira kendisinin DP li olduğu biliniyordu ve çiftliğinin işletmesi için banka kredileri kullanıyordu. Ben tarihe ve politikaya ilgi duyan biri olarak İnönü’nün evlerimizi ziyaretini ve ertesi gün istasyona gidişini bire bir görmüş biri olarak olayların birinci elden gözlemcisiyim. İnönü'nün evlerimize ziyaret edeceği saatten önce emniyet müdürü Adnan Çakmak evimize kadar gelerek dedemi çağırdı ve Vali İlhan Engin’in emri olarak İnönü'yü kabul etmemesini aksi halde kanlı olaylar çıkacağını söyledi. Dedem Emniyet müdürüne ‘Valiye selam söyle İnönü’yü şeref duyarak misafir edeceğiz. Zaten emniyeti sağlamakta sizin göreviniz’ dedi. Emniyet müdürü gitti. Bu arada Belediye'de evimize ulaşmayı zorlaştırmak için sokağın çeşitli yerlerine kum yığınları döktürmüştü.

Halbuki ortalıkta bir inşaat veya tamirat gerektiren bir durum yoktu. İnönü bir ciple geldi. Önce kendisinin 37 yıl önce kaldığı evi ziyaret etti. Burada Şefika halam ve Rüksan yengem tarafından karşılandı. İnönü bu ziyaretten son derece mutlu oldu. ‘Bana eski hatıralarımı yaşattınız. Sizin evi ziyaret etmeden gidemezdim’ dedi. İnönü’ye burada portakal suyu ikram edildi. Bu ziyaretin ardından İnönü bizim eve geldi. Kendisini dedem Osman Bacakoğlu ve annem Melek Ersan karşıladılar. Abim ve ben de İnönü’nün elini öpüp karşılayanlar arasındaydık. Babam o günü heyecanla bekliyordu. Parti binasındaki İnönü’nün koltukta oturmuş pozdaki Feyhaman Duran reprodüksiyonu tabloyu eve getirmiş ve İnönü'ye imzalatacaktı. Ancak o gün İnönü'yle beraber Uşak’a gelen milletvekilleriyle, İl başkanı Dr. İbrahim Bulanalp, İlçe başkanı Muzaffer Mert, gençlik kolu başkanı Cemal Üçoğlu, Parti sekreteri Mehmet Kacar ve Parti üyesi babam Orhan Ersan’da toplantı gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefetten göz altına alınmışlar ancak gece yarısı serbest bırakılmışlardı.

Uşak’tan Devler Ligi’ne İki Firma
Uşak’tan Devler Ligi’ne İki Firma
İçeriği Görüntüle

İnönü'yü evimizde ikinci kattaki anayola bakan cephede, sokağın yukarısını gören misafir odasında misafir ettik. Bu oda savaş sırasında Atatürk’ün kaldığı odaydı. İnönü bu odada dedemle sohbet etti. Amcamın kızı Sezer Bacakoğlu kahve ikram etti. Fotoğraflar çekildi. Ziyaret sona erdiğinde aşağıya inildi. İnönü arabasına binmeden önce dedemle kucaklaşarak vedalaştılar. Bizde elini öptük. İnönü şehirde kaldığı Rıza Salıcı’nın evine gitti. DP li olduğu halde İnönü'yü kabul eden Ali Ay Pazaroğlu’na ziyaretten sonra ülkedeki bütün CHP örgütlerinden günlerce tebrik telgrafları yağmıştı. Bu anımda hâlâ hafızamda taptaze durmaktadır.

1 Mayıs 1959 sabahı erkenden kalktık. Arkadaşım Ali Yılancıoğlu ile beraber İnönü’yü İzmir’e uğurlamak için Salıcıların eve kadar yürüdük. Gördüğüm şuydu; Salıcıların evinden önce ve sonra yolun etrafına kalabalık köylü grupları yığılmış, ellerinde dövizler taşıyorlardı. Hiç unutamadığım bazı dövizlerde şunlar vardı. ‘Atamızın resmini paramızdan ve pullardan sileni istemiyoruz’, ‘Savaşta bizi aç bırakanları istemiyoruz’. Sonradan öğrendik ki DP bir gece önce köylerden arabalarla bir çok taraftarını getirtmişti. İstanbul sinemasında onları yedirmiş, içirmiş, sabahleyin yolun iki tarafına dizmiş, ellerine de dövizleri vermiş. İnönü Salıcıların evinden çıkıp otomobile binmiş ve yavaş yavaş istasyona doğru ilerlemeye başlamıştı. Arkadan da İnönü’ye refakat eden 40 kadar milletvekili ve geziyi izleyen gazeteciler geliyordu. Yolun iki tarafına toplanmış çoğu sarhoş topluluktan milletvekillerinin üzerine yumruk büyüklüğünde taşlar atılıyordu.

Bende arkadaşım Ali Yılancıoğlu ile beraber yolun kaldırımla birleştiği kısımda yürürken benim baldırıma da bir iki taş isabet etti. İstasyona giderken, yol yarılanmışken DP li güruh yolu tamamen kesmiş, geçmeyi önlemişti. İnönü arabadan inerek yolu kesenlere ‘Ne istiyorsunuz! Ayıp değil mi ?’ diye bağırınca kalabalık yolu açtı ve İnönü en önde milletvekilleri arkasında yürümeye devam ettiler. İstasyona geldiklerinde İnönü bekleyen trene doğru yürürken kompartımana birkaç adımlık yol kalmışken kafasına bir taş geldi. İnönü sendeledi. Etrafı hemen tutarak yere düşmesini önlediler. İnönü’nün her zaman taşıdığı fötr şapkası daha büyük bir yara almasını önlemişti. İnönü vakur adımlarla yürüyüp kompartımanına girdi ve tren İzmir’e hareket etti. İnönü’nün 30 Nisan-1 Mayıs 1959 tarihlerinde Uşak ziyaretinde meydana gelen ve iktidar partisinin tertiplediği olaylar 27 Mayıs 1960 darbesini tetikleyen olaylar zincirinde önemli rol oynamıştır” sözleriyle Haldun temel Ersan anılarını noktaladı.