Uşaklı tarihçi araştırmacı Mehmet Ersin’in “Yurdum için Savaşırken” isimli kitabında çok ilginç ve o kadarda hüzünlü bir anı paylaştı. Anıda Atatürk’ün 1925 yılında Uşak’ı ziyareti sırasında şehit çocuk Azmi Orhun’un Atatürk’e okuduğu mektup ve Atatürk’ün bu mektubun üzerine ağlaması ve etrafındakilere çocuğa sahip çıkılması talimatı vermesi geçiyor. Bizde Uşak Haber Gazetesi olarak bu anının siz değerli okurlarımızla paylaşmak yine o günlerin hüznü ve yaşanan olağan dışı sıkıntıların tekrar ülkemiz üzerine olmamasını temenni ediyoruz.

ŞEHİT ÇOCUĞU AZMİ ORHUN’UN EŞİ SAADET ORHUN’UN MEHMET ERSİN’E ANLATTIĞI ANI

Mehmet Ersin’in kitabından, 16 Ekim 1925 Atatürk'ün, saat 17.00'de İzmir'den Uşak'a gelişi, Belediye'yi, Şefkat Yurdu'nu ziyareti, gece hareketi. Azmi Orhun Kitabımın birinci baskısından sonra, Edhem Ruhi Alper’in yazısında “Hitabeyi söyleyen de, müdürü bulunduğum Şefkat Yurdu talebelerinden anası Yünlüoğlullarından, babası Ustaoğullarından Azmi Efendidir.” Sözlerinden yola çıkarak Azmi Efendinin izini sürdüm. Azmi Efendinin eşi Eskişehir’de oturan Saadet Orhun’a ulaştım, önce telefonla konuştum, sonra da mektuplarımla soru yönelttim, Saadet Orhun, Eskişehir, 8 Aralık 2002 tarihli mektubunda eşi hakkında bilgiler veriyor, hitabenin nerede okunduğu hakkında kesin bilgisi olmadığını belirtiyordu. Saadet Orhun tarafından gönderilen mektupta şu ifadeler yer almaktadır; “Rahmetli eşim Azmi Beyin, Atatürk ile karşılaşması konusunda anlattıklarından belleğimde kalanları size yazıyorum. Azmi Bey, ilkokul 3.sınıftayken Atatürk, Uşak’ı ziyaretinde zengin bir ailenin (sanırım Helvacıların) evinde misafir kalmış. Azmi Beyi öğretmeni güzel şiir okuduğu için Atatürk’ün huzuruna götürmüş, okuduğu şiir veya metinden Atatürk duygulanarak yanına çağırmış ve kimin oğlu olduğunu sormuş; babasını kaybettiğini öğrenince yanındaki ilgililere, bu çocukla mutlaka ilgilenin diye emretmiş. O sırada yetimlerin okuduğu, henüz bütün sınıfları olmayan “Şefkat Yurdu”na verilmiş, okuduğu sınıfı tekrar okumak onu tembelliğe sevk etmiş, (kendisi 3.sınıfa kadar ilkokulu dışarıda okumuş). Yıl sonunda başarısız olunca annesi onu o okuldan alarak İzmir’de akrabalarının yanına, başka bir okula göndermiş. Orada orta tahsilini tamamlamış ve Uşak’a dönmüş. Ailenin ekonomik şartları gereği bir avukatın yanında çalışmaya başlamış ve daktilo öğrenmiş. Daha sonra Uşak-Alpullu-Eskişehir Şeker Fabrikalarında çalışmış. Sonradan serbest olarak Doğan Sigorta Acentesi olarak çalışma hayatını noktaladı. Benim babamın Uşak’lı oluşu Azmi Beyle tanışmamıza ve 2 çocuğumun babasıyla 60 sene süren beraberliğimize vesile olmuştur. Kendisi Atatürk İlkelerine bağlı, saygılı, dürüst ve aydın bir Türk, müşfik bir aile babası ve eşti! Rahmetli eşim Azmi Beyin, “Atatürk’ü Ağlatan Hitabe”yi nerede okuduğu hakkında kesin bir bilgim yok. Belleğimde kalan İstasyon veya Helvacıların Evi olasılığıdır. Şefkat Yurdu Çiçekleri adlı eser hakkında hiçbir bilgim bulunmamaktadır. Gönlüm istedi ki sizinle tanışmamız ve yazdığınız bu kitap onun sağlığında olabilseydi. Beni çok duygulandırdınız ve mutlu ettiniz. Çocuklarım ve ben size teşekkür eder ve başarılar dilerim.

BİR ŞEHİT ÇOCUĞU ÖĞRENCİ AZMİ’NİN KONUŞMASI

Yüce Ata’mız 20 Eylül -22 Ekim 1925 tarihleri arasında Bursa – İzmir – Konya gezisine çıktı. 20 Eylül 1925 Pazar günü saat 20.30’da trenle Ankara’dan hareket etti. 21 Eylül’de İzmit’e oradan vapurla Mudanya’ya geçti. 22 Eylül’den 8 Ekim’e kadar Bursa ve civarında incelemelerde bulundu. 8 Ekim’de Bursa’dan hareketle Balıkesir, Akhisar ve Manisa’dan geçerek 11 Ekim’de İzmir’e vardı. İzmir ve civarını inceledikten sonra 16 Ekim 1925 Cuma günü saat 03.00’te İzmir’den trenle Konya’ya hareket eden Gazi ve arkadaşları, saat 07.55’te Manisa’ya ve saat 17.20’de de Uşak İstasyonuna vardılar. Burada Belediye ile Şefkat Yurdu’nu ziyaret ettiler. Uşak "Şefkat Yurdu" çoğunluğunu İstiklâl Harbi şehitlerinin çocuklarını çatısı altında barındıran, sosyal daya­nışmanın ve eğitimin örnek kuruluşlarındandı. Gazi, bu yurdu ziyaret etti. İşte bu yurt öğrencilerinden biri olan Azmi, Gazi’nin huzurunda aşağıdaki konuşmayı yaptı: "Yüce Dahi, Saygıdeğer ve Kutsal Babamız, Ben, hain kuvvetler tarafından saldırıya uğramış bir yetimim. Babamı şahadet, annemi yoksulluk, vatanınım ba­yındır yerlerini düşman zulmü ve vahşeti aldı götürdü. Şimdi ben, kökü kurumuş, dalları kırılmış kuru bir ağaca benziyorum. İşte bunun içindir ki söyleyeceğim. Dünyanın en acımasız düşmanları beni engellese yine söyleyeceğim. Saygıdeğer Paşa Babamız; bendeki bu kararlılığı, bu imanı, yoktan var eden, yaratan aziz ve kutsal bir kuvvet var, işte o da Türk yurdunu, Türk toplumunu yükselme nurlarına boğan, olgunluk doruklarına ulaştıran bü­yük varlığınızdır. Nasıl bir işaretinizle Türk orduları, sefil ve alçak düşmanları aziz vatandan kovdular ve Akdeniz’de boğdularsa... Ben de ve benim gibi, içinde volkanlar taşıyan binlerce şehit yavrusu ve bütün millet, kur­tarıcı gücünüzle işaret buyurduğunuz kurtuluş yolunda yürüyeceğiz, yürüyeceğiz. Dumlupınar şehitliğinde, Dumlupınar kutsal türbesinde yatan şehitlerin ruhlarını şad edinceye kadar yürüyeceğiz. Saygıdeğer Babamız; uzun günlerden beri kahramanlık örneği olan yüce şahsınızı görmek arzusuyla anavatanın ufuklarında titreyen gözler, bugün sizi görmekle mutlu ve gururludur. Çünkü semalarda parlayan bir güneş gi­bi ayak bastığınız yerlere ışık, nur, sıcaklık ve hayat veriyorsunuz; sizin büyük lütfunuzdan dolayı Uşak’lılar ve Uşak yetimleri adına yüz binlerce teşekkür ve yüz binlerce selam ..." (2) Şehit çocuğunun bu konuşması Gazi Paşa’yı ağlattı. Gözyaşlarını sildikten sonra, heyecan ve üzüntülü bir sesle; "Şehit yavrusunun sözleri ruhumda büyük bir heyecan uyandırdı. Bunu anlatmak imkânı yok. Yalnız gözyaşlarım bu üzüntünün açık bir ifadesidir. Ben hayatta ender olarak ağlayan bir ada­mım. O da Uşak’ta, şurada meydana geldi." diyerek duygularını açıkladılar.

Uşaklı Emeklilerden Geçim Sıkıntısına Tepki
Uşaklı Emeklilerden Geçim Sıkıntısına Tepki
İçeriği Görüntüle