Antik Mısır’ın en genç hükümdarlarından biri olan Firavun Tutankhamon’un 1922 yılında keşfedilen mezarındaki en dikkat çekici eserlerden biri olan Altın Taht, bugün hâlâ arkeoloji meraklılarını büyülemeye devam ediyor. MÖ 1325 yıllarına tarihlenen bu eşsiz eser, Kahire’deki Mısır Müzesi’nde sergileniyor.
İngiliz arkeolog Howard Carter tarafından Krallar Vadisi’nde ortaya çıkarılan mezar, soyulmamış olarak günümüze ulaşan ender firavun mezarlarından biri olma özelliği taşıyor. Altın Taht, yalnızca bir oturma aracı değil; aynı zamanda gücün, zenginliğin ve ilahi meşruiyetin sembolüydü.
Sanatsal açıdan hayranlık uyandıran taht, ahşap temel üzerine saf altın varakla kaplanmış olup; gümüş detaylar, yarı değerli taşlar, sırlı seramikler ve renkli camlarla bezenmiş. Aslan pençelerini andıran ayak yapısıyla yaklaşık 1 metre yüksekliğinde olan taht, Antik Mısır işçiliğinin zirve örneklerinden biri kabul ediliyor.
Tahtın ön yüzünde betimlenen sahnede genç firavun, Güneş Tanrısı Aten’in ışıkları altında otururken, eşi Ankhesenamun tarafından omuzlarına parfüm sürülürken tasvir ediliyor. Kraliyet çiftinin başlarındaki taçlar ve çelenkler, boyunlarındaki kolyeler ve ayak bileklerindeki altın bilezikler, detaylarda gösterilen zenginliği ve statüyü simgeliyor.
Tahtın kollarını süsleyen aslan figürleri ve kanatlı kobra kabartmaları, kralın adını ve hükmünü koruyan semboller olarak öne çıkıyor. Ayrıca “Dokuz Yay” olarak bilinen ve Antik Mısır’ın düşmanlarını simgeleyen semboller, tahtın tamamlayıcı parçası olan taburenin üzerinde bulunuyor. Bu tabureye oturmak, firavunun düşmanlarına karşı sembolik bir üstünlük sağladığını simgeliyor.
Altın tahtta yer alan hiyeroglif metin, tüm bu ikonografiyi şu güçlü ifadeyle özetliyor: “Tüm büyük yabancı topraklar senin sandaletlerinin altındadır.”
Tutankhamon’un Altın Tahtı, yalnızca arkeolojik bir keşif değil; aynı zamanda kadim bir uygarlığın sanata, güce ve ölümsüzlüğe dair yaklaşımının somut bir temsili olarak tarih sahnesindeki yerini koruyor.
