Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi tarafından yayınlanan bilgi notunda, Türkiye’de çocukların sosyal ve duygusal gelişimini etkileyen akran zorbalığı, dijitalleşmenin artmasıyla daha görünür ve karmaşık bir hâle gelirken, sorun özellikle okul çağındaki çocuklarda önemli bir halk sağlığı başlığı olarak öne çıktı. TÜİK’in 2022 verileri, 0–17 yaş grubundaki çocukların yüzde 13,8’inin ayda en az bir kez zorbalığa maruz kaldığını gösteriyor. Bu tablo, hem okulların hem ailelerin hem de kamu kurumlarının güçlü ve koordineli adımlar atmasını zorunlu kılıyor.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı 2025 yılı boyunca zorbalığı önlemeye yönelik hem sahada hem de dijital ortamda kapsamlı çalışmalar yürüttü. Bakanlıkların ortak hedefi, çocukların güvenli sosyal çevrelerde büyümesini sağlamak ve okul içi–okul dışı riskleri azaltmak olarak öne çıkıyor. Bakanlığın çocuk katılımını esas alan Çocuk Hakları İl Çocuk Komiteleri, 2025 yılında 81 ilde 139 akrandan akrana eğitim düzenleyerek 9 bin 504 çocuğa ulaştı. Akran zorbalığına ilişkin içeriklerin de bulunduğu “İlk Öğretmenim Ailem” uygulaması ise 1 milyon 25 binden fazla kullanıcı tarafından erişildi.
UNICEF iş birliğiyle geliştirilen “Akran Zorbalığı Odaklı Psikososyal Destek ve Pozitif Ebeveynlik Programı” kapsamında saha personeline eğitici eğitimleri verilirken, Türkiye genelinde zorbalığın yaygınlığını ve risk–koruyucu faktörleri değerlendirmeyi amaçlayan kapsamlı bir saha araştırması da başlatıldı. Çalışmanın ikinci aşamasında politika önerileri hazırlanarak kurumlar arası koordinasyonun güçlendirilmesi hedefleniyor.
Sağlık Bakanlığı: Danışmanlık ve Psikososyal Destek Hizmetleri Yaygınlaşıyor
Sağlıklı Hayat Merkezleri ve hastanelerde görev yapan çocuk gelişimcileri, psikologlar, sosyal çalışmacılar ve çocuk–ergen ruh sağlığı uzmanları akran zorbalığına karşı hem çocuklara hem ailelere çok yönlü destek sağlıyor. 2025’in ilk dokuz ayında merkezlere zorbalık nedeniyle 5 bin 323 kişi başvurdu; danışmanlık hizmeti sayısı 14 bin 326’ya ulaştı. Aynı dönemde düzenlenen eğitimlere 107 binden fazla kişi katıldı. Ön ergenlik dönemine yönelik EASE Programı ise çocukların duygusal becerilerini güçlendirmeye yönelik en etkili uygulamalar arasında yer alıyor.
Milli Eğitim Bakanlığı: Okullarda Kapsamlı Eğitim ve Sosyal Duygusal Programlar
Türkiye genelinde 44 bin rehber öğretmen ve psikolojik danışman, tüm kademelerde zorbalıkla mücadele çalışmalarını yürütüyor. 2024–2025 eğitim yılında yalnızca akran zorbalığı ve şiddetle mücadele başlıklarında 6,3 milyon öğrenci ve 60 bin öğretmene ulaşılmış durumda. Her yaş grubuna özel hazırlanan farkındalık programları, hikâye kitapları, bilgilendirici sunumlar ve broşürlerle öğrencilerin zorbalığı tanıması ve baş etme stratejileri geliştirmesi hedefleniyor. “Sosyal Duygusal Becerilerin Geliştirilmesi” çalışmaları kapsamında 5 milyonu aşkın öğrenciye ulaşılırken, 2025–2026 döneminde “Aile İçi İletişim, Çocuk Hakları ve Çocuk Kıymeti” temasına odaklanıldı.
Ayrıca “Okullarda Şiddetin Önlenmesi Genelgesi” doğrultusunda iletişim, öfke kontrolü, risklerden korunma ve güvenli ilişki geliştirme alanlarında uygulamalar güçlendirildi. Zorbalık yapan ve zorbalığa maruz kalan öğrenciler için ayrı hazırlanan psikoeğitim programlarıyla okullarda güvenli iklimin desteklenmesi amaçlanıyor.
Türkiye Genelinde Durum ve Değerlendirme
CİMER başvuruları ve basına yansıyan haberler doğrultusunda yapılan incelemeler, akran zorbalığı vakalarının önemli bölümünün okul dışında gerçekleştiğini ortaya koyuyor. Birçok haberin tekrar eden başlıklarla çoğaltılması ise algıyı olduğundan büyük gösteriyor. Buna rağmen, artan farkındalık sayesinde öğrenciler ve aileler olayları daha hızlı bildirmekte; bu durum hem hizmetlere erişimi hem de önleme çalışmalarını güçlendirmektedir.
Akran zorbalığı, yalnızca bireysel bir sorun değil; sosyal ilişkilerden okullardaki güven ortamına, aile içi iletişimden çocuk koruma politikalarına kadar geniş bir alanı etkileyen çok boyutlu bir başlık. 2025 yılında üç Bakanlığın yürüttüğü çalışmalar, hem saha uygulamalarında hem dijitalleşen hizmetlerde önemli ilerlemeler sağlandığını gösteriyor.
Sürdürülebilir başarı için kurumlar arası iş birliğinin güçlendirilmesi, erken müdahale programlarının yaygınlaştırılması ve aile–okul–toplum eksenli bütüncül yaklaşımın devam ettirilmesi büyük önem taşıyor. Bu çerçevede geliştirilen eğitim materyalleri, psikoeğitim programları ve danışmanlık hizmetleri, çocukların güvenli bir sosyal çevrede büyümelerine katkı sağlamayı sürdürüyor. (DMM)





