Uzm. Kl. Psikolog İpek Polat, sosyal medyanın genç bireylerde beden algısı bozukluğu ve yeme bozukluklarını tetikleyici rolüne dikkat çekti. Görsel odaklı platformlar, “kusursuz” beden imajlarını dayatarak psikolojik sorunlara zemin hazırlıyor.
Instagram, TikTok, Snapchat gibi platformların günlük hayatın ayrılmaz bir parçası haline gelmesiyle birlikte, özellikle genç bireylerde beden algısı bozuklukları ve yeme bozuklukları artış gösteriyor. Uzm. Kl. Psikolog İpek Polat, yaptığı açıklamada sosyal medyanın bireylerin benlik algısını ve yeme davranışlarını nasıl etkilediğine dair dikkat çeken değerlendirmelerde bulundu. Polat, “Sosyal medya artık sadece bir iletişim aracı değil, aynı zamanda idealize edilmiş bedenlerin sürekli üretildiği dijital bir sahne. Bu durum, bireylerin kendi bedenlerini algılayış biçimini doğrudan etkiliyor” dedi.
Beden Dismorfik Bozukluğu Sosyal Medyayla Derinleşiyor
Beden dismorfik bozukluğu (BDD), bireyin bedeninde çok küçük veya hayali bir kusura odaklanarak yoğun kaygı ve saplantı geliştirmesiyle tanımlanıyor. Uzmanlara göre sosyal medyada filtreli ve kusursuz görüntülerle sürekli karşılaşmak, bu bozukluğu tetikleyici bir rol oynuyor. Nöropsikolojik araştırmalar, BDD’li bireylerin yüzleri bütüncül değil, aşırı detaycı bir biçimde algıladığını gösteriyor. Bu durum, görsel içeriklerin beyin düzeyinde nasıl derin etkilere neden olabileceğini ortaya koyuyor.
Yeme Bozuklukları da Artıyor
DSM-5'e göre anoreksiya nervoza, bulimiya nervoza ve tıkınırcasına yeme bozukluğu gibi tablolarla tanımlanan yeme bozuklukları, beden imgesiyle ilgili olumsuz düşüncelerin yoğunlaşmasıyla gelişiyor. Polat, “Yeme bozuklukları ve beden dismorfisi her ne kadar DSM'de farklı sınıflarda yer alsa da; düşük benlik saygısı, mükemmeliyetçilik ve kaygı gibi ortak psikolojik zeminlere dayanıyor” ifadelerini kullandı.
Kuramsal Arka Plan: Sosyal Karşılaştırma ve Nesneleştirme
Uzm. Kl. Psikolog Polat, sosyal medya etkisini açıklarken kuramsal yaklaşımlara da değindi:
Sosyal Karşılaştırma Kuramı’na göre bireyler kendilerini sürekli başkalarıyla kıyaslıyor. Bu kıyas sosyal medyada daha görünür hale geliyor.
Benlik Tutarsızlığı Kuramı, kişinin “olmak istediği benlik” ile “mevcut benliği” arasındaki fark büyüdükçe psikolojik rahatsızlıkların arttığını gösteriyor.
Nesneleştirme Kuramı ise bireylerin kendi bedenlerine dışarıdan bir gözle bakmasına neden olan dijital baskıyı açıklıyor.
Araştırmalar Ne Diyor?
Son yıllarda yapılan bilimsel çalışmalar, sosyal medya kullanım süresi ile beden memnuniyetsizliği ve yeme davranışlarındaki bozulmalar arasında doğrudan ilişki olduğunu gösteriyor. Sidani ve arkadaşlarının (2016) araştırması, sosyal medyanın özellikle görünüm odaklı kullanımıyla bu sorunların arttığını ortaya koyuyor.
Öte yandan, Cohen ve arkadaşlarının (2019) yürüttüğü çalışma, beden olumlayıcı içeriklerin bireylerde daha sağlıklı bir beden algısına katkı sunduğunu saptamış durumda.
Risk ve Koruyucu Faktörler
Psikolog Polat’a göre risk altında olan gruplar arasında ergenlik dönemindeki gençler, düşük benlik saygısına sahip bireyler ve LGBTQ+ topluluğuna mensup gençler öne çıkıyor.
Koruyucu etkenler ise medya okuryazarlığı, öz-şefkat geliştirme, psikoeğitim programları ve bilişsel davranışçı terapi olarak sıralanıyor.
Sonuç: Dijital Platformlar Ruh Sağlığını Nasıl Etkiliyor?
Uzm. Kl. Psikolog İpek Polat, “Sosyal medyanın etkisi sadece içeriklerle değil, bu içeriklerin birey tarafından nasıl yorumlandığıyla ilgilidir. Terapi süreçlerinde artık dijital dünyayla baş etme becerileri de ele alınmalı. Medya okuryazarlığı ve öz-şefkat bu noktada en etkili psikoeğitim araçlarındandır” diyerek, hem bireysel hem toplumsal düzeyde bilinçlenmenin önemine dikkat çekti.