Günümüzde birçok bireyin yaşam kalitesini doğrudan etkileyen, ancak çoğu zaman dile getirilmeyen bir ruhsal sağlık sorunu olan sosyal fobi ya da güncel adıyla sosyal anksiyete bozukluğu (SAB), uzmanlara göre toplumda oldukça yaygın. Uzm. Klinik Psikolog Nisanur Kılıç, bu görünmeyen ama etkisi güçlü bozukluğun nedenlerini, belirtilerini ve etkili çözüm yollarını detaylarıyla paylaştı.

Sosyal Fobi Nedir?

Amerikan Psikiyatri Birliği’nin tanımlamasına göre SAB, bireyin sosyal ortamlarda diğer insanlar tarafından olumsuz yargılanacağına dair yoğun ve sürekli bir endişe yaşamasıyla ortaya çıkar. Bu kaygı, topluluk önünde konuşmaktan yeni insanlarla tanışmaya, yemek yemekten otorite figürleriyle iletişime kadar pek çok durumu kapsar. Klinik tablo, bu durumların en az altı ay boyunca devam etmesiyle tanımlanır.

Erken Dönemde Başlar, Müdahale Olmazsa Kronikleşir

Psikolog Kılıç, sosyal fobinin genellikle ergenlik döneminde başladığını ve zamanında müdahale edilmezse bireyin sosyal, akademik ve mesleki yaşamında kalıcı işlev kayıplarına yol açabildiğini belirtiyor. “Kısa vadede kaçınma davranışları kişiyi rahatlatsa da, uzun vadede yalnızlık, özgüven kaybı ve içe kapanmayla sonuçlanıyor” diyor.

Beyin ve Kimya Da Bu Süreçte Rol Oynuyor

Nöropsikiyatrik araştırmalar, sosyal anksiyetesi olan bireylerin amigdala bölgelerinde tehdit algısına bağlı olarak artmış aktivite tespit edildiğini ortaya koyuyor. Bu kişiler için sıradan bir sosyal ortam bile yoğun bir tehdit olarak algılanabiliyor. Aynı zamanda, serotonin sistemiyle ilgili dengesizlikler de bu bozukluğun biyolojik temellerinden biri olarak görülüyor.

Aile Tutumları ve Yaşanmış Travmalar Etkili

Psikososyal nedenler de en az biyolojik faktörler kadar etkili. Kılıç, “Aşırı eleştirel ya da korumacı ebeveyn tutumları, çocuklukta yaşanan alay edilme ya da dışlanma gibi olaylar, bireyin sosyal ortamlardan uzaklaşmasına zemin hazırlar” ifadelerini kullanıyor. Bilişsel yaklaşıma göre ise bireyin kendisiyle ilgili olumsuz inançları, örneğin “Ben yetersizim” ya da “Komik duruma düşerim” gibi düşünceler, sosyal kaygının sürmesine yol açıyor.

Tedavide En Etkili Yöntem: Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT)

SAB tedavisinde en sık başvurulan yöntemlerin başında bilişsel davranışçı terapi (BDT) geliyor. Bu terapi yönteminde bireyin çarpıtılmış düşünce kalıpları belirlenip, yerine daha gerçekçi ve işlevsel düşünceler yerleştiriliyor. Ayrıca maruz bırakma teknikleri ile kişi, kaçındığı sosyal durumlarla kontrollü şekilde yüzleştiriliyor. Yapılan bilimsel çalışmalar, BDT’nin uzun vadede semptomları önemli ölçüde azalttığını ortaya koyuyor.

İlaç Tedavisi Destekleyici Rol Oynuyor

Farmakolojik müdahalede ise seçici serotonin geri alım inhibitörleri (SSRI) grubundaki ilaçlar özellikle paroksetin, sertralin ve venlafaksin ön plana çıkıyor. Ancak Kılıç, “İlaçlar geçici rahatlama sağlar ama tek başına yeterli değildir. Psikoterapi ile birlikte uygulandığında başarı oranı çok daha yüksektir” diyerek ilaçların destekleyici rolüne vurgu yapıyor.

Sosyal Fobiyle Yaşamaktan Değil, Yardım Almaktan Çekinmeyin

Tarihin İzinde Genç Kalma Arayışı Binlerce Yıllık Bir Serüven
Tarihin İzinde Genç Kalma Arayışı Binlerce Yıllık Bir Serüven
İçeriği Görüntüle

Kılıç, sözlerini şöyle tamamlıyor:

“Sosyal fobi, kişinin iç dünyasında sessizce büyüyen ve hayatının birçok alanını gölgeleyen bir sorundur. Ancak doğru destekle bu gölgeyi azaltmak, hatta yok etmek mümkündür. Erken tanı ve profesyonel yardım, kişinin kendine olan inancını yeniden kazanmasını sağlar.”

Muhabir: HABER MERKEZİ