İnsanlık tarihinin en eski duygularından olan korku ve kaygı, günümüzde farklı biçimlerde karşımıza çıkmaya devam ediyor. Özellikle eğitim sürecinde sınavlar üzerinden hissedilen kaygı, öğrencilerin başarı performansını doğrudan etkileyen psikolojik bir unsur haline geldi. Psikolog ve Aile Danışmanı Tugay Yazgan, sınav kaygısının nedenlerini, etkilerini ve çözüm yollarını detaylı bir şekilde değerlendirerek hem ailelere hem öğrencilere rehber niteliğinde bilgiler sundu.
Sınav Kaygısı Artık Hayatın Olağan Parçası
Yazgan’a göre geçmişte meslek edinmek için çıraklık yeterliyken, günümüzde bireyler artan meslek çeşitliliği arasında seçim yaparken sınav süreçlerinde ciddi stresle karşılaşıyor. Bu da eğitim başarısını merkeze alan bir sistemde sınav kaygısını kaçınılmaz kılıyor. Yazgan, "Kaygı kötü değildir, yeter ki düzeyinde kalsın. Uyarıcı bir etkiyle motivasyonu artırabilir ama fazlası zihni bloke eder, başarıyı düşürür" ifadelerini kullandı.
Kaygı: Belirsizlikten Doğan İçsel Çalkantı
Kaygının korkuya benzer ancak kaynağının net olmaması, süresinin belirsizliği ve beraberinde getirdiği çaresizlik duygusuyla farklılaştığını belirten Yazgan, bu duygunun özellikle sınav dönemlerinde daha görünür hale geldiğini söyledi. “Sınav kaygısı özgül bir tepkidir, yani geçicidir. Ama dikkate alınmazsa öğrencinin akademik yaşamına ciddi zararlar verebilir” uyarısında bulundu.
Kuruntu Başarının En Büyük Düşmanı
Araştırmalara göre sınav kaygısı iki boyutta inceleniyor: kuruntu ve duygusal tepki. Özellikle kuruntu, yani "ya başarısız olursam" düşüncesi başarıyı daha fazla etkiliyor. Yazgan, “Kuruntu arttıkça başarı düşer. Bu yüzden öğrencinin zihinsel kalıplarını değiştirmek şart” dedi.
Sınav Kaygısının Üç Aşaması Var
Sınav Öncesi: Kendine güvensizlik, başarısızlık korkusu, anne-baba baskısı, yüksek beklentiler.
Sınav Anı: Zaman yetmeyeceği korkusu, odaklanma sorunları, fiziksel tepkiler.
Sınav Sonrası: Gelecek belirsizliği, kendini değersiz hissetme, sosyal izolasyon.
Ebeveynlerin Rolü Kritik
Yazgan’a göre anne-babaların sınav kaygısında belirleyici bir etkisi var. Sürekli başarı beklentisi, aşağılayıcı söylemler ve aşırı korumacı yaklaşımlar çocuğun kaygı düzeyini tırmandırıyor. “Çocuğunuzun sınavla değil, kendi iç değeriyle değerlendirildiğini hissettirmelisiniz,” diyerek ailelere şu önerilerde bulundu:
Kaygılarınızı çocuğunuza yansıtmamaya özen gösterin.
Sınavın hayatın tek gerçeği olmadığını anlatın.
Her başarısızlığı bir öğrenme fırsatına dönüştürün.
Çocuğunuzun fikrini önemseyin, sadece beklentilerinizi değil onun duygularını da dinleyin.
Çocuklar İçin Etkili Stratejiler
Nefes egzersizi: Göğüsten değil, karından derin nefes alma.
Kısa yürüyüşler ve fiziksel aktivite: Stresi azaltır, zihni berraklaştırır.
Gerçekçi düşünce pratiği: “Sınav kişiliğimi değil, bilgimi ölçer.”
Doyum erteleme egzersizi: Küçük bir isteği şimdi reddedip büyük bir kazanımı ileride elde etmek için sabretme alışkanlığı kazandırılmalı.
Reklam Sektörü ve Tüketim Kapanı
Yazgan, sınav kaygısının yalnızca aile kaynaklı olmadığını, medya ve reklam dünyasının da çocukları erken yaşta birer "tüketici" olarak görüp baskı yarattığını ifade etti. “Çocuklar, reklamlar üzerinden yönlendiriliyor. Aileler bu farkındalığı geliştirip kontrolü ellerine almalı” dedi.
İdeal Aile Modeli: Güven Veren, Net Sınırlar Koyan Ebeveyn
“Çocuk, her dediği yapılan bir anne-baba istemez, güvenebileceği, sınır çizebilen, kararlı ebeveyn ister” diyen Yazgan, çocuklara küçük yaşlardan itibaren özgürlük-sorumluluk dengesi içinde büyüme imkanı verilmesi gerektiğini vurguladı.