Uşak Muratdağı Yok Olmasın Platformu Sözcüsü Funda Öz Akçura, siyanürle altın üretiminin Batı’da terk edilip 1990’lardan sonra yoksul ülkelere yöneldiğini belirterek Bergama ve Kışladağ sürecine dikkat çekti.
Funda Öz Akçura: “Siyanürlü liç, gelişmiş ülkelerden yoksul coğrafyalara kaydırıldı”
Muratdağı Yok Olmasın Platformu Sözcüsü Funda Öz Akçura, altın madenciliğinde siyanürle liç yönteminin dünya üzerindeki tarihsel seyrini anlatarak Türkiye’deki altın madeni süreçlerine dair çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Öz Akçura, bu yöntemin özellikle 1990’lardan itibaren Batı ülkelerinde terk edilmeye başlandığını ve çevresel yükün daha zayıf hukuki denetimlerin olduğu bölgelere kaydırıldığını söyledi.
“Summers Muhtırası: Kirli sanayi yoksul ülkelere yönlendirilsin”
Akçura, 1991’de Dünya Bankası tarafından yayımlanan ve “Summers Muhtırası” olarak bilinen belgeyi hatırlatarak şu değerlendirmeyi yaptı:
“Muhtıranın bir bölümünde çevreyi kirleten sanayilerin, çevresel yıkımın düşük görüldüğü az nüfuslu yoksul ülkelere aktarılması öneriliyordu. Çünkü Avrupa, metalik madenciliğin yol açtığı tahribatı fark etmiş ve sesini yükseltmeye başlamıştı.” Akçura’ya göre madencilik şirketleri, çevresel önlemlerin maliyetinden kaçınmak için faaliyet alanlarını gelişmiş ülkelerden uzaklaştırdı.
Avrupa Parlamentosu’nun 2010 kararı: ‘Siyanür yasaklansın’
Funda Öz Akçura, Avrupa Parlamentosu’nun 2010 yılında aldığı “Avrupa topraklarında siyanür liçinin yasaklanması tavsiyesi” kararını da hatırlatarak, bu tarihten sonra Batı’da pek çok madenin kapandığını söyledi. 19. yüzyılın sonunda dünya maden üretiminin %60’ını gerçekleştiren Avrupa’nın bu oranda %3’lere kadar gerilemesi, Akçura’ya göre tesadüf değil; çevresel duyarlılığın yükselmesinin bir sonucu. Benzer şekilde ABD’nin de II. Dünya Savaşı sonrası %40 seviyesinde olan madencilik faaliyetlerinin %5’in altına düştüğü vurgulandı.

“Peki neden 1996 Bergama, 2006 Kışladağ, 2011 Efemçukuru?”
Funda Öz Akçura, dünya genelinde siyanürlü altın madenciliğinin yön değiştirdiği yıllarla Türkiye’deki maden açılışlarının çakıştığına dikkat çekti. “Türkiye’de siyanürle liç işleminin yapıldığı ilk altın madeni 1996’da Bergama’da, ardından 2006’da Eşme Kışladağ’da, 2011’de Efemçukuru’nda açılıyor. Bu tarihler tesadüf olabilir mi?” Akçura, yoksulluğun ve zayıf hukuksal güvencelerin olduğu coğrafyalarda çevrenin, suyun ve insan yaşamının korunmasının daha zor olduğunu belirterek Muratdağı bölgesinin hassasiyetine tekrar dikkat çekti.
“Toprak ve su kirleniyorsa, bunun geri dönüşü yok”
Açıklamasında çevresel risklere de işaret eden Akçura, madencilik faaliyetlerinin uzun vadeli etkilerinin göz ardı edilmemesi gerektiğini vurguladı. Platform, Muratdağı’nın hem Uşak hem de bölge için su kaynağı, ekosistem merkezi ve turizm potansiyeli taşıdığına dikkat çekerek siyanürlü madencilik girişimlerine karşı duruşunu sürdürüyor.



