Editör: Uşak Haber Gazetesi
Uşaklı Tırsi Efendi; Divan Şiirinin Sevimli Yüzü
Uşaklı Tırsi Efendi; 18.yüzyıl Osmanlı Klasik Edebiyatının Divan Şiiri içinde hezel (mizah) tarzı şiirleri ile üne kavuşan asıl adı İbrahim olan Uşak doğumlu bir şair ve hattattır.
İbrahim Tırsi; Osmanlı Padişahı Sultan II. Mustafa (1695 –1703) ve Sultan III. Ahmet (1703 – 1730) hakimiyet dönemlerinde yaşamıştır.
Tırsi adlı bir Divan şairi eğer 20. yüzyılda gelseydi Orhan Veli olurdu. Orhan Veli eğer 18. yüzyılın başlarında doğsaydı pek yüksek bir ihtimalle Tırsi mahlaslı bir şair olacaktı.
“Erken Öten Bir Garip Olarak Tırsı” Granada Edebiyat, Ağustos-Eylül 2013, S: 3, s. 62-67.-Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı Öğretim üyesi Doç. Dr. Dursun Ali TÖKEL
H.1180/M.1766-67 tarihinde vefat etmiştir. Kabri, İstanbul Edirnekapı Mezarlığı hâricindedir.
— Erdem 1994: 196-197; Fatin 1272: 251-252
İbrahim Tırsi Efendi ‘nin eserlerinden Uşaklı olduğunu bilsek de doğum tarihi meçhuldür. Kaynaklar, Tırsi’nin vefat tarihini rıhleti beşer terkibinin gösterdiği H. 1140/M. 1727- 28 olarak verir. Avusturyalı şarkiyatçı Joseph von Hammer (1774-1856) ise Tırsî’nin ölümü için H. 1180/M. 1766 tarihi vermektedir. Divan’daki “enginar” için düşürmüş olduğu 1154 Hicrî tarihi dikkate alınırsa vefat tarihinin, bu tarihten sonra olması daha doğrudur. Buna göre Hammer’in verdiği vefat tarihi, daha isabetli görünmektedir.
İbrahim Tırsi Efendi Uşaklı mı?
Onun doğum tarihine ve ailesi hakkındaki bilgilere ulaşılamamıştır; ancak 65 numaralı gazelinin 9. beytinden anlaşıldığı kadarıyla Uşak doğumludur;
Tırsi, acep mi oynasa etfal ile hemin/ Tırsi çocuk ile hemen mi oynasa acep
Anatolıda maskat-ı re‟s-i, Uşaklıdır / Anadolu’da doğduğu yer, Uşaklıdır
Tırsi Divanı- 65.gazel 9.beyit
Davud Fatin Efendi; Son Osmanlı Klasik Dönem Şair Biyografilerini konu aldığı 1853 yılında tamamladığı Hatime tül- Eş ‘ar (Fatin Tezkiresi) isimli eserinde; Onun Anadolu’dan geldiğini ve hacegan sınıfından olduğunu söylemekte, hatta adının Müstakim zade Mustafa Vefa Efendi’nin Osmanlı Hat ve Hattatları Tarihi kapsamında en kapsamlı çalışmalardan olan Tuhfet-ül Hattatin adlı tezkirede geçtiğinden bahsetmektedir;
Nâzım-ı mumaileyh İbrahim Tırsi Efendi, fil-hâl Anadolu eyaletinden olup Dersadete bil-muvasala muahharen sınıf-ı Hacegana duhul ile bin yüz kırk sâli hilâlinde dâr-ı bekaya menkul olmuştur. Tuhfet-ül-Hattatin ismiyle mevsum olan Tezkirede dahi terceme-i ahvâli mukayyet ve mesturdur.
Sarıkaya, Orhan (2007)-Tezkirecilik geleneği içerisinde Fatin tezkiresi
Tırsi Kelimesinin Anlamı Nedir?
O devrin ünlü hattatlarından ders almış usta bir hattat olması hasebiyle şiirlerinde, “Abadi ve aharlı yazı kağıdıyla uğraşan” anlamına gelen “Tırsi” mahlasını kullanmıştır. Osmanlı Türkçesinde “Tırs/ طرس” kelimesinin günümüz dilinde ki karşılığı “Kâğıt veya Sahife ” kelimesidir.
Tırs (Çoğulu: Etrâs ): Kâğıt, sahife
https://www.luggat.com/t%C4%B1r%C5%9F/1/1
Hat Sanatının en önemli malzemelerinden biri kâğıttır. Abadi kâğıt; sevgiliye aşığın durumunu arz eden namelerin yazıldığı ham maddesi ipekten elde edilen yarı mat, sarımtırak renkte değerli bir kâğıt çeşididir. Aharlı Kâğıt; Mürekkebin dağılmasını önlemek, kalemin kâğıt üzerinde kolayca hareketini kolaylaştırmak, su ve rutubet gibi kâğıdı dış tesirlerden korumak için kâğıda sürülen maya ile oluşturulan bir kâğıt çeşididir.
Hattatlığı Hakkında Ne Biliniyor?
Onun Hattatlığı; Müstakim-zade Mustafa Vefa Efendi’nin Osmanlı Hat Tarihi ve Hattat Biyografileri kapsamında en kapsamlı çalışmalardan olan Tuhfetü’l-Hattâtîn adlı eserde nakledilir;
Onun hat sanatı ile uğraştığı, divanında geçen aşağıdaki beyitten anlaşılmaktadır:
Tırsiya buldun kemâli marifette yok sözüm /Ey Tırsi olgunlaşmayı yetenekte buldun
Çıkarursın sünger ile görecek bir yerde hat/ Nerde bir hat görsen sünger çıkarırsın
Tırsi Divanı- 103.gazel 6.Beyit
Tırsi Efendi, İstanbul’da 18.yüzyılın meşhur hattatlarından Defterdarlık Kalemi Baş halifesi Sinek Ahmed Efendi’den (ö.M.1722-23) öğrenmiştir.
Divani yazı; sadece resmî işlerde kullanılan devlete has imtiyazlı bir yazı cinsidir. Dolayısıyla kitap, kıta ve levha gibi sanat eserlerinde hiç kullanılmamıştır.
İbrahim Tırsi Efendi’nin Kariyeri Nedir?
Davud Fatin Efendi; Hâtimetü’l- Eş ‘ar (Fatin Tezkiresi) isimli eserinde Tırsi Efendi’nin “Hacegan Sınıfından yani bürokrat sınıfından olduğunu söylüyor.
Osmanlı Padişahı Sultan II. Mustafa (1695 –1703) ve Sultan III. Ahmet (1703 – 1730) hakimiyet dönemlerinde Defterdarlık Kaleminde kâtiplik ve kâğıt eminliği görevinde bulunmuştur.
Osmanlı Devleti’nde İlmiye Sınıfı 3 ‘e ayrılır; Hacegan, Eminler ve Hizmet Erbabı Hacegan; Farsça hâce (hoca) kelimesinin çoğuludur. Hacegan sınıfının zirvesinde; Müneccimbaşılar, Hekimbaşılar ve Padişah hocaları yer alırdı. Onun altında Osmanlı bürokrasisinde “hâcegân-ı Dîvân-ı Hümâyun/Dîvân-ı Hümâyun kâtipleri yer alırdı. Dîvân-ı hümayun kalemlerinin şeflerine Hacegan ve bir kalemin en kıdemli memuruna Halife denirdi. XVIII. Asırdan itibaren gerek Divân-ı hümayun ve gerek Paşa Kapısı’ndaki kalemlerin şefleriyle, maliye, kapıkulu ocakları kâtipleri, tersane emini, şehremini, arpa, matbah, darphane eminleri, teşrifatçı, tophane, baruthane vesaire hizmetlerin müdür, nazır ve eminleri bu isim altında toplanmıştır.
Geçimini temin etmek için bir dönem katiplik yapmıştır. Bir ara maliyede de çalışmış; ama içkiye düşkünlüğü nedeniyle işinden kovulmuştur. Para kazanmak için maskaralık yaptığını, eğlence yerlerinde cambaz ve hokkabaz olarak çalıştığını yine şiirlerinde söylemektedir
Yılmaz, K. (2001), İbrahim Tırsî ve Divan’ı, Süleyman Demirel Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi, Isparta.
İbrahim Tırsi Efendi’nin İstanbul’a Gelişi Hakkında Bilgi Var Mıdır?
Onun bu soruya gene şiirlerinde cevap vermekte ve küçük yaşlarda İstanbul’a gelip Ayasofya civarında yaşadığını anlatmaktadır;
Atum oynağı At Meydanı oldu ta ezel Tırsi / Tırsi atını ezelden beri at meydanında dolaştırır
Küçükten her taraflarda feres-rân olduğum yerdir/ Çocukluktan beri at bindiğim yerlerdir
Tırsi Divanı- 49.gazel 5.Beyit
At Meydanı; Ayasofya’nın güneybatısında yer alan bulunan Bizans döneminde Hipodrom olarak kullanılan Osmanlı Döneminde resmî törenlerin yapıldığı meydandır.
İbrahim Tırsi Efendinin Eserleri Nelerdir?
İbrahim Tırsi Efendi ’nin şu ana kadar tespit edilebilen tek eseri Divan’ıdır. İlgili eserin kütüphanelerde yedi nüshası bulunmaktadır:
İstanbul Yapı Kredi Sermet Çifter Kütüphanesi No. 535, 37 vr.;
İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi T.Y. No. 2917, 45 vr.;
Süleymaniye Kütüphanesi İzmir No. 548; Süleymaniye Kütüphanesi Hâlet Efendi No.668/1;
İstanbul Süleymaniye Kütüphanesi Hafid Efendi No. 352;
İstanbul Millet Kütüphanesi, Ali Emiri Kitaplığı No. 257.
Bunların haricinde, İbrahim Tırsi’ nin dönemin sadrazamı Çorlulu Ali Paşa’ya (ö.H.1128/M.1716-17) takdim etmiş olduğu bir nüsha daha olduğunu bilinmektedir.
Ancak bu nüsha daha sonra kaybolmuş ve bunun üzerine Divan, Mustafa Sânî tarafından 1131/1727’de yeniden tertip edilmiştir (Müstakim zade, 1928: 57). Yapı Kredi Sermet Çifter Kütüphanesi No. 535’te kayıtlı bulunan Divan’ın bu nüsha olduğu, istinsah kaydında Sânî tarafından verilen bilgilerden çıkarılmaktadır (Tırsi : vr. 37; Yılmaz, 2008: 166). Divan’ın tenkitli metni hazırlanmıştır. (Yılmaz, 2001, 2013).
Divan’ı; 2 kaside, 213 gazel, 4 müstezat, 3 tahmis, 2 tarih manzumesinden oluşmakta; Arapça ve Farsça kelimelerin azlığı, argo söyleyişlere ve Batı kökenli kelimelere sık sık yer vermesi dikkat çekmektedir. Ayrıca eserinde halk deyimlerinden yararlanan şair, zaman zaman müstehcen ve küfür seviyesindeki kelimeleri de kullanmıştır
Yılmaz, K. (2001), İbrahim Tırsî ve Divan’ı, Süleyman Demirel Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi, Isparta.
Divan Şairleri İçinde Tırsi Efendi’nin Konumu Nedir?
İbrahim Tırsi Efendi; Divan Şiirinin en müşkül konuları mizah tarzıyla anlatmak demek olan hezeliyat ekolünün en güçlü ve en meşhur isimlerinden biridir.
İbrahim Tırsi Efendi; Osmanlı Klasik Dönem şairleri arasında Nevizâde Atai, Küfrü Bahai, Hevayi, Süruri, Bayburtlu Zihni ile birlikte hezl tarzının öne çıkan usta isimlerindendir.
İbrahim Tırsi Efendinin de içinde bulunduğu on sekizinci yüzyıldaki tuhaflık modası, bir önceki yüzyılda Nabi (ö.1124/1712) ile temsil edilen şiirde hikmet ve halka yöneliş hareketinin, yerelliğe doğru yönelmesi ve “amiyane” bir güldürü anlayışına evirilmesinin sonucudur.”
(Kortantamer 2004’ten Akt. Orak, 2017:3-8)
Günümüz Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatında genel anlamda “eleştiri” denilen tür; Klâsik Divan Edebiyatında farklı farklı kavramlarla karşılanmıştır. Divan şiirinde mizah, hiciv, hezel, tehzil, latife, mutayebe, mulatafa, tariz, hecv, zemm, şetm ve kadh üsluplarıyla yer alır. 18. Yüzyıl Divan Şiirinde; daha önce ki dönemlerin ciddi ve oturaklı şiir yapısı yerini mizah tarzında yazan şair ve şiirler ortaya çıkarır. Bu yüzyılda, daha halk tarzı, daha amiyane bir güldürü dünyası ağır basmağa başlar.
Hezl türü şiir ve nesir yazma geleneği Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatında da devam etmiştir. “Yusuf Ziya Ortaç, Fazıl Ahmet Aykaç, Hüseyin Kâmil, Halil Nihat Boztepe, Osman Cemal Kaygılı, Hüseyin Suat Yalçın, Orhan Seyfi Orhon, Faruk Nafiz Çamlıbel, Necdet Rüştü Efe” Cumhuriyet döneminde tehzil yazan bazı sanatçılarımızdır.
(Pala 2012: 193)
İbrahim Tırsi Efendi’nin Şiir Üslubu Nedir?
İbrahim Tırsi Efendi; Divan Şiirinin sınırları içerisinde kalarak derbeder, serseri, nerde akşam orada sabah erbabından bir tavırla yazdığı şiirlerinde hezel üslubunu kullanır.
Hezel üslubu; kaba, müstehcen ve saçma sapan sözleri içermesi, içinde kelamın iffetine riayet edilmemesi ve hakaret içerikli olması gibi nitelikleriyle, hicivle aynı ortak yönlere sahip olmakla birlikte, özellikle güldürü, müstehcen, kaba ve saçma sapan unsurları taşıması, onun en bariz niteliklerdendir.
Osmanlı edebiyatının edebî dönüştürüm yollarından olan hezel, gittikçe korumacı ve gelenekçi olan şiirin tekrar tekrar kullanılan sıkıcı hayal ve mazmunlarına duyulan bir reaksiyon, aykırı bir yenilik arayışı olarak görülebilir.
Kortantamer 2004’ten Akt. Orak, 2017:3-8
İbrahim Tırsi Efendi; giyim, yemek, müzik, el sanatları gibi sosyal yaşamın çeşitli alanlarını konu alan argo ve müstehcen ifadelerle yüklü bir şiir tarzını benimsemekte ve bu yönüyle kendinden önceki şiir geleneğinden kısmen ayrılmaktadır.
İbrahim Tırsi Efendi; Türk şiirinde hezel üslubunun önemli temsilcilerinden Hevayi mahlaslı Mustafa Hevayi Efendi’yi üstat kabul ederek onun yolundan gider. Kendinden önceki şiir geleneğinin parodisini yapan, argo ifadelerle yüklü bir şiir tarzını benimser.
İbrahim Tırsi Efendi ve Tarhana
İbrahim Tırsi Efendi; 18. yüzyıl mutfağında nelerin nasıl tüketildiğini, mutfakta hangi sebze ve meyvelerin sık kullanıldığını eserinde aktarır. Paça, balık çorbası, işkembe çorbası, mercimek çorbası, tarhana, köfteli çorba, maş çorbası, bulgur çorbası şairin eserinde adı geçen çorbalardır.
O, tarhananın sarhoşluğu giderici etkileri olduğuna inanmakta, çorbayı fodla denilen bir ekmek çeşidi ve bol sarımsakla tüketmeyi sevmektedir:
Yorumlar