Uşak Murat Dağı Yok Olmasın Platformu Sözcüsü Funda Öz Akçura, yaptığı açıklamada altın madenlerinde yaşanan iş kazalarının çoğu zaman kayıtlara geçirilmediğini ve çalışanların baskı altında susmaya zorlandığını dile getirdi. Akçura, yaşananların münferit değil, yapısal bir sorun olduğuna dikkat çekti.
Kostik Kazasıyla Başlayan Sessizlik Zinciri
Açıklamada, 2011 yılında bir altın madeninde çalışmaya başlayan M.G.’nin 22 Aralık 2014’te gece vardiyasında geçirdiği ağır iş kazası örnek olarak paylaşıldı. Tahliye altyapısı bulunmayan bir pompa bakımında kostik maddenin gözüne sıçraması sonucu ciddi ve kalıcı sağlık sorunları yaşayan işçinin, kazanın hemen ardından hastaneye değil evine gönderildiği aktarıldı. Kazadan sonra hastanede yatışı yapılan M.G.’nin, iş kazası raporu almaması yönünde açık baskı gördüğü, raporun iptal ettirildiği ve prim kaybı tehdidiyle susturulduğu ifade edildi. Aynı gün içinde madene geri götürülen işçinin, tedavi sürecini maden ortamında geçirmek zorunda bırakıldığı belirtildi.
Eğitimler Kazadan Sonra Verildi
Akçura’nın paylaştığı bilgilere göre, M.G.’ye işe başlamadan önce verilmesi gereken iş makinesi ve ekipman eğitimleri kazadan sonra tamamlandı ve geriye dönük olarak kayıtlara işlendi. Bu durumun denetim mekanizmalarının yetersizliğini açıkça ortaya koyduğu vurgulandı. M.G.’nin anlatımında, benzer kazaların farklı yıllarda başka işçilerin de başına geldiği, ancak raporların farklı hastalıklar üzerinden aldırıldığı ve iş kazalarının görünmez kılındığına dair örnekler yer aldı. Buna rağmen şirketlerin prim sisteminin kazasızmış gibi işletildiği ifade edildi. 2018 yılında işten çıkarılan M.G.’nin açtığı tazminat davasında maden şirketinin yüzde 70 kusurlu bulunduğu, ancak işe iade davasının kaybedildiği aktarıldı. Akçura, sendikaların dahi bu süreçlerde işçiyi yalnız bıraktığını belirtti.
“Halk Madenciliğe Mahkûm Ediliyor”
Açıklamada, madenlerin bulunduğu bölgelerde alternatif ekonomik modeller geliştirilmediği için insanların iş güvenliği risklerine rağmen madenciliğe mecbur bırakıldığı vurgulandı. Erzincan İliç ve Uşak Kışladağ örnekleri üzerinden, su kullanımı, çevresel tahribat ve işçi sağlığı sorunlarının görmezden gelindiği ifade edildi.
Vicdani ve Toplumsal Bir Soru
Funda Öz Akçura, “Başka geçim kaynağı yok” anlayışıyla işçilerin ölüm riskine rağmen madenlere yönlendirilmesinin kabul edilemez olduğunu belirterek, denetimlerin şeffaf şekilde yapılması ve işçi sağlığının gerçek anlamda korunması çağrısında bulundu. Açıklama, “Biz bunu kendimize reva görmeye ne kadar devam edeceğiz?” sorusuyla son buldu.


